Asli Müdahale: Eski kanunda asli müdahale kurumu tartışmalıydı. HMK’ya baktığımızda ise 65.maddede düzenlenmiştir. Caiz olup olmadığına ilişkin tartışma sonlandı ve açıkça düzenlendi. Eski kanun döneminde de doktrin tarafından kabul ediliyordu ancak Yargıtay kimi zaman kabul kimi zaman kabul etmiyordu. İki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken üçüncü bir kişi bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde kısmen veya tamamen hak sahibi olduğunu iddia ederek aynı mahkemede bir dava açarsa buna asli müdahale denilir. Bunu ayrıntılı olarak incelemeden önce fer’i müdahaleyi hatırlayalım. Fer’i müdahalede devam eden, derdest bir davada üçüncü kişi bir tarafın yanında yardımcı olarak yer alıyordu. Yeni bir taraf oluşmuyordu, tarafın temsilcisi de değildi. İki taraf arasında bir dava devam ederken dava konusu olan şey üzerinde bir hakkı olduğunu iddia eden bir üçüncü kişi ortaya çıkıyor ve bu üçüncü kişi teknik olarak dava açıyor. Açtığı bu davayı ilk davanın taraflarına karşı açıyor. Çünkü ilk davanın dava konusu olan şey üzerinde hakkı olduğunu iddia ediyor. Bu durumda ilk davanın tarafları mecburi dava arkadaşı konumunda olacaklar. Davayı açan üçüncü kişi ise asli müdahil konumundadır ve aynı zamansa ikinci davanın davacısıdır.
A ile B arasında dava konusu olan bir husus var ve A, B’ye karşı bu davayı açmış. Bu dava devam ederken C diyor ki; dava konusu olan şey üzerinde benim de hakkım var. Ve davayı açıyor. Davasını mecburi olarak ilk davanın taraflarına karşı açıyor. B bir araziden kömür çıkartıp sattı. A’da diyor ki; o arazi benim, sattığın kömürler de benim. Dolayısıyla B’ye karşı dava açıp sattığı kömürlerinin bedelini istiyor. C de geliyor diyor ki; bu arazi ne A’nın ne B’nin, bu arazi benim. Asli müdahil olarak davaya katılıyor ve bu davayı ilk davanın taraflarına karşı açmak zorunda. C birinci davanın dava konusu olan şey üzerinde hakkı olduğunu iddia ediyor. Medeni Kanun’un 713.maddesinin 2.fıkrasına göre; açılan tescile itiraz davası, hukuki niteliği bakımından bir asli müdahale davasıdır. Çünkü tescile itiraz eden üçüncü kişi tescili istenen taşınmazın tescil davasının davacısına ve davalısına ait olmadığını, kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Bu da kanunda düzenlenmiş bir asli müdahale davasıdır. Buna biz asli müdahale diyoruz ancak burada bir katılma yok. Fer’i müdahalede ise bir katılma söz konusu vardı. Asli müdahil ise yeni, bağımsız bir dava açıyor.
*Asli müdahil davasını açıktan sonra hâkim davaya nasıl bakacaktır?
Bekletici mesele yapabiliriz. İkisini aynı anda, aynı kararla da inceleyebiliriz. Eski kanunda bu konuda bir düzenleme yoktu. Oysa yeni kanunda bu konuya ilişkin 65.maddenin 2.fıkrası düzenlenmiştir. “Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” Demek ki hâkim bu davayı birlikte yürütüp karara bağlayacaktır. Her iki davayı da aynı hâkim karara bağlayacak ancak ayrıkarar verecek. Dolayısıyla asli müdahilin açtığı dava da birinci davanın açtığı mahkemede açılır. O mahkeme yetkili ve görevlidir.
Asli Müdahalenin Şartları
• Derdest bir dava olması gerekir.
• Asli müdahilin dava konusu üzerinde bir hak iddia etmesi gerekir.
• Asli müdahil üçüncü kişi olmalıdır.
• Asli müdahilin ayrı, bağımsız bir dava açması gerekir.
Asli müdahilin davası bağımsız bir dava olduğu için davayı açan harç ödeyecek, o dava için ayrı bir karar verilecek. Teknik anlamda iki dava söz konusudur. Ve tesadüfen birinci davanın tarafları ikinci davanın davalılarıdır. Asli müdahalenin davasına karşı tekrar bir asli müdahale davası açılabilir mi?
Teknik olarak üçüncü bir kişinin açtığı ikinci davaya karşı dördüncü bir kişi üçüne karşı bir dava açabilir. Ancak bugüne kadar böyle bir şey kabul edilmedi.
DAVANIN İHBARI (HMK 61-64)
Derdest olan davanın taraflarından birinin üçüncü bir kişiye bu davayı haber vermesi ve üçüncü kişiden bu davada kendisine yardım etmesini istemesine davanın ihbarı denir. A’nın B’ye karşı açtığı davada davalı veya davacı üçüncü bir kişiye davayı ihbar edecek ve bana yardım et diyecek. Fer’i müdahile giden bir yoldur ihbar kurumu. Fer’i müdahalede üçüncü kişi davadan iki şekilde haberdar olabilir. Fer’i müdahilde derdest bir davadan tesadüfen haberdar olduğu zaman, talebi üçüncü bir kişi yapacaktır. Hiç haberdar olmaz ise, bu durumda taraflar ihbar yoluna başvurabilir. İhbar, fer’i müdahilin davadan haberdar olması için bir yoldur.
Taraflardan biri neden üçüncü bir kişiyi davaya katıyor olabilir?
Üçüncü kişi asıl davaya katıldığı zaman ve yanında katıldığı kişi kaybettiği zaman kendisine rücu davası açıldığı takdirde üçüncü kişi tarafın iyi savunmadığını ileri süremiyordu. Bunun iki amacı olabilir. Kendi içinde bulunduğu davayı kazanmak için davaya katılmasını isteyebilir. Davayı kaybettiği takdirde kendi açacağı rücu davasında konumunu güçlendirmek için davaya katılmasını isteyebilir.
İhbarın Şartları
• İhbar sadece üçüncü kişilere karşı yapılabilir.
• İhbar ancak derdest bir dava için yapılabilir.
• Sadece yazılı olarak yapılabilir.
• İhbarı mahkemem vasıtasıyla yapabileceğimiz gibi noter aracılığıyla da yapabiliriz.
• Dava kendisine ihbar olunan kişi davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılır.
• Kanun, ihbarın tahkikatın sonuna kadar yapılabileceğini söylüyor. Dolayısıyla kanun yolunda ihbar yapılması mümkün değildir.
• Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi aynı şartlar altında başka bir kişiye davayı ihbar edebilir. İlk ihtimalde dava kendisine ihbar olunan kişi fer’i müdahale talebiyle davaya katılacaktır. İkinci ihtimal; ihbara katılmayabilir. Fer’i müdahil olarak davaya katılmadığı takdirde iki ihtimal karşımıza çıkar. Davayı üçüncü kişiye ihbar ettik ancak davaya katılmadı. Bu durumda ihbar eden kişi için dava olumlu sonuçlanırsa bir sorun yoktur. İhbar eden kişi davayı kaybederse, bu durumda üçüncü kişiye karşı açılacak olan rücu davasında üçüncü kişi ihbar edene karşı “sen bu davayı iyi yürütemedin” diyemeyecektir.
Fatmanur Toprak Saygıner | Avukat Kahramanmaraş | Asli Müdahale ve Davanın İhbarı